Hyalüronik asit, vücutta aslında var olan ve vücudun kendi kendine bir miktar üretebildiği, cilde nem ve esneklik sağlayabildiği bir maddedir. Çeşitli sebeplerden dolayı vücudun ürettiği hyalüronik asidi vücut artık üretemediği veya yeterli olmadığı durumlarda hyalüronik asit dışarıdan takviye edilmeye çalışılır. Günümüzde birçok cilt bakım ürününde hyalüronik asit bulunmaktadır ve bu sayede istenilen nem ve esneklik sağlanmış olur. Hyalüronik asit aynı zamanda yaşlanma etkilerinin geciktirilmesinde, kırışıklık görünümünün azaltılmasında ve ciltteki sarkmaların önlenmesinde de oldukça sık kullanılan bir yöntemdir. Hyalüronik asit etkileri nedeniyle gençlik aşısı olarak da bilinmektedir.
Bu yazımızda hyalüronik asidin ne olduğu, ne işe yaradığı, hyalüronik asidin cilde faydalarının neler olduğu, hyalüronik asidin nasıl uygulandığı, kimlere uygulandığı, hyalüronik asidin hamilelere yapılıp yapılmadığı, hyalüronik asidin zararlı olup olmadığı, hangi bölgelere uygulandığı ve hyalüronik asidin evde yapılıp yapılmayacağı hakkında detaylı bilgilendirme yapacağız.
Hyalüronik asit ne işe yarar?
Hyalüronik asit vücudun temel maddesidir ve çeşitli sebeplere bağlı olarak zamanla vücuttan eksilmektedir. Bu durumda hyalüronik asit dışarıdan kozmetik malzemelerle, enjeksiyon yolu ile ve gıda maddeleriyle sağlanmaktadır. Hyalüronik asit cilde nem ve esneklik kazandırarak yaşlanma durumunu geciktirmektedir. Sadece yaşlanmayı geciktirmekle kalmayarak eklem ve dokuların da onarılmasında da oldukça etkili olan bir yöntemdir.
Hyalüronik asidin cilde faydaları nelerdir?
Hyalüronik asit takviyesinin cilde sağladığı birçok fayda bulunmaktadır. Hyalüronik asidin faydaları şu şekildedir:
Cildin genç ve kırışıksız olmasına yardımcı olmaktadır.
Cildi nemlendirir ve esnek bir yapı sağlar.
Ciltte oluşacak akne izlerini önleme yardımcı olmaktadır.
Ciltteki iltihaplanma ve tahriş olduğunda yok etmek için savaşmaktadır.
Dokuların onarılmasında ve elastikiyetinin korunmasında da oldukça etkili bir maddedir.
Sivilce oluşumunu önler.
Cildin taze ve doğal görünmesine yardımcı olur.
Botoks mu Kolajen mi?
Son yıllarda tıp ilerledikçe teknik anlamda da müthiş atılımlar yapılıyor. Yıllar geçtikçe ciltte oluşan sarkmaları ve kırışıklıkları önlemek için kullanılan tekniklerde de değişim sağlanıyor. Önceki yıllarda sıkça kullanılan botoks tekniği, yerini kolajen kullanımına bırakarak bir devrimin ateşini yakmayı başarmıştır. Durum böyle olunca birçok kişinin aklında şu soru oluşuyor; botoks mu yaptırmalıyım yoksa kolajen mi kullanmalıyım?
Öncelikle iki faktörü de ayrı ayrı tanıtıp, farklarını ortaya koymak hem botoks hem de kolajeni anlatırken bize faydalı olacaktır.
Botoks Nedir?
Kırışıklık giderme tedavisinde kullanılan botoks, Clostridium Botulinum adlı laboratuvar ortamında oluşturulan bakteriden üretilen bir ekzotoksin maddesidir. Bu madde şırınga yoluyla yüzün belirli alanlarına enjekte edilerek, yüz bölgesinde meydana gelen kırışıklıkların kısa süreli tedavisini yapması dolayısıyla kişiler tarafından sıklıkla tercih edilmektedir. Botoks, sinir uçlarındaki iletimi sağlayan maddeleri engelleyerek iş görür. İşlem yapıldıktan sonra 24 ila 72 saat arasında etkiyi görebilmek mümkündür.
Botoks uygulandığında kişilerin yüz kaslarını sertleştirdiği için son yıllarda tercih edilmemeye başlamıştır. Bunun yanı sıra birçok yan etkiyi de barındırır. Mimikleri güçleştirmesi en başta sayılabilecek etkidir. Ayrıca, baş ağrısı, boyun kaslarında zayıflık, bulantı ve daha birçok yan etkiyi gösterebilir. Kalıcı olarak uygulanan botoksların kişinin vücuduna zarar vererek enfeksiyona yol açtığı da uzmanlar tarafından tespit edilmiştir. Bu ve bunu gibi sebeplerden dolayı botoks konusu son yıllarda çeşitli tartışmalara konu olmuş, kişiler tarafından daha az tercih edilir hale gelmiştir.
Kolajen Nedir?
Kolajen, vücudumuz içerisinde doğal olarak bulunan, cildimize canlılık kazandıran bir maddedir. Ancak özellikle yaşlanmaya başladığımız dönemlerde bedenimiz tarafından kolajen üretimi azalır. Böyle olunca kırışıklık dediğimiz semptomlar ile karşılaşırız. Fakat kolajeni dışarıdan takviye olarak alabiliriz. Dolayısıyla yaşlılık karşıtı bir duruş sergileyerek, canlı bir görüntüye kavuşabiliriz. Uzmanlar bir süredir botoks yerine kolajeni öneriyorlar. Bunun sebebi kolajen hem vücudumuz içerisinde bulunması nedeniyle vücudun daha kolay kabul ettiği bir madde olmasından hem de günümüzdeki en sağlıklı ve doğal yöntem olmasından dolayıdır. Balık kolajeni son yıllarda botoksa göre daha çok tercih edilmektedir. Botoksun yan etkileri düşünüldüğünde ve bazı durumlarda kalıcı hasar verdiği gözlenmesi kullanıcıların uzaklaşmasına sebep olmuştur. Özellikle 35 – 40 yaşından sonra vücudun kolajen üretiminin yüzde 20 ila 30 arasında azalması sonucunda yaşlanma belirtileri hızlı bir şekilde ortaya çıkar. Bu dönemde balık kolajen takviyesi alarak hem yaşlanmanın etkilerini azaltabilir hem de daha sağlıklı bir şekilde yaşamanın sırrını keşfedersiniz. Dışarıdan, organik olmayan maddeler ile yalnızca cildinizin değil, tüm bedeninizin sağlığını tehlikeye atabilirsiniz. Bu da sizin huzurlu bir yaşam sürmenize engel olur. Kolajen, vücudun bildiği ve ürettiği bir madde olması sebebi ile bedenimiz ile daha rahat ve sağlıklı şekilde uyum sağlar.